Duygunu Tanı, Tarafını Seç.
- İnci Ünlü
- 20 Şub
- 2 dakikada okunur
Duygularımızı ne kadar tanıyoruz? Gerçekten ne hissettiğimizi fark edebiliyor muyuz?
Bize hizmet ettiği yerleri görebiliyor muyuz bir duygunun? Gölge yanlarını? Peşinde bir yaşamı mı sürüklüyoruz yoksa?
Ayırt edebiliyor muyuz duygularımızı? Birbirine mi karıştırıyoruz bazılarını? Coşkuyla heyecanı, heyecanla kaygıyı, kaygıyla korkuyu, korkuyla öfkeyi, öfkeyle suçlamayı bazen karıştırıp duruyoruz; değil mi?
Gelin en temelden alalım. Gerçek ve temel bir duygu olan korkudan ve onunla en çok karıştırılan kaygıdan... Farklılıklar üzerinden ayırt etmeye çalışalım. Ayırt edebilelim ki fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarımızı görebilelim ve gereğini kendimiz için yapabilelim.

Korku, dünya üzerinde yaşayan herkesin yaşadığı güçlü bir duygudur. Dışarıdan gelecek bir zarara karşı vücudun verdiği doğal bir tepkidir. Temel bir duygudur. Potansiyel tehlikeyle başa çıkar, bizi güvende tutar. Bir bebek elini ilk kez sıcak bir şeye dokunduğunda sıcağın yaktığını öğrenir ve korkar. Korkmalıdır da! Bu korku ona yaşamın bazen güvensiz bir yer olabileceğini ve buna rağmen var olmayı, temkinli olmayı öğretir.
Kaygı ise, nedeni belli olmamasına ve hatta ortada hiçbir somut gösterge olmamasına rağmen huzursuzluk, kafa karışıklığı, güvende değil gibi hislerle de beraber gelebilen rahatsız edici bir duygudur. Temel bir duygu değildir. Doğamız endişeli, kaygılı veya kararsız bir yapıda değildi. Doğadaki hayvanlar bir besin zincirinin parçası olmalarına rağmen kaygılanmazlar. Ancak düşünebilen varlıklar olarak biz insanlar kaygılanırız.
Bizi yoran bir duygudur kaygı. Eğer endişe ve kaygıya meyilliysek, fiziksel olarak enerjimiz ne kadar yüksek olursa olsun, zihinsel yorgunluklar sebebiyle kendimizde yapma gücünü bulamayabiliriz. Ertesi gün en fazla 20 dk. sürecek ama içinde biraz belirsizlikler içeren bir işiniz olduğunu düşünün. Belirsizlik sizde kaygıyı tetikliyorsa, zihniniz o an gelene kadar o işi belki 10-15 kez çözümlemekle uğraşacaktır. Somutta üzerinde 20 dk. zaman harcaması gereken iş, soyutta, yani zihinde 250-300 dk. harcamanıza sebep olacak ve yapılması gereken asıl zaman geldiğinde artık yapacak enerjiniz de kalmayacaktır! Stres ve yorgunluklarımızın maalesef büyük bir kısmını bu zihinsel iş yükleri oluşturmaktadır.
Farkları özetlemek gerekirse; korku gerçek ve içgüdüsel bir duygudur. Kaygı ise zihnin varlığında düşünceyle ortaya çıkmış bir duygudur. Korku bu andadır. Kaygı gelecektedir. Korkunun ortaya çıkmasına sebep gerçek bir tehdit vardır. Kaygı durumunda ise hiç olmayabilir ve hatta her şey bir senaryodan ibaret olabilir.
İçgüdüsel olan korku, kaçarken savaşırken veya donarken Kök Çakra’nın hareketinden beslenir. Zihinsel olan kaygı ise Svadisthana Çakra’nın varlığında ortaya çıkar.
Her iki çakranın sistemde yerinin de birbirine çok yakın olduğunu düşünürsek, duyguların birbirini tetiklemesi veya arada karışması da normal görünüyor…
Umarım bu karşılaştırma bu iki duyguyu ayırt etmede size yardımcı olmuştur. Sıra geldi üzerinde çalışmaya!
Şubat ayında Yotube’da harika bir seriye başladık: “Çakralar ve Duygular”
Eğer varoluşsal bir korku ve güvenin sizin ana konunuz olduğunu düşünüyorsanız ilk ders olan “Korkuyu Güvene Çevirmek için Yoga” dersini, kaygıyı azaltmanız gerektiğini düşünüyorsanız ikinci ders olan “Endişe ve Kaygıyı Azaltmak için Yoga” dersini pratik edebilirsiniz. Korkunun yanına Kök Çakra, kaygının yanına ise Svadisthana Çakra çalışmalarını da alabilirsiniz.
Seriyi pratik etmek isterseniz linki ekliyorum.
Çakralar ve Duygular Serisi:
Sevgiler,
İnci
Comments